Menü Kapat

İçimdeki Çocuk ile Bir Sabah

Yaratıcı Çocuğu Geri Çağır eğitimimi vermeyi bıraktığımdan beri içimdeki çocuk ile olan ilişkime daha çok dikkat etmem gerekir oldu. Onunla eskisi kadar vakit geçirmiyor, bazı günler ise bunu tamamen unutuyorum. Geçen sabah tam da uyanmadan önce gördüğüm rüya beni bu duruma gerçekten uyandırdı. 

Rüyamda küçük bir kız çocuğunu film izlesin diye karanlık bir odanın duvarındaki genişçe bir rafın üzerine oturtuyordum. Odadaki tek ışık karşımızdaki ekrandan üzerimize vuran renkli ışıklardı. Küçük kızın etrafı küçük çantalarla çevrilmişti ve ben bir tane daha çanta ister misin diye sorarak yanına ve arkasına bu çantalardan koymaya devam ediyordum. Küçük kız ise sadece, kış aylarında giydiğim yumuşacık peluş bir kıyafete sarılıp öylece duruyordu. Film izlemek istememişti, daha fazla çanta da istemiyordu. Sadece sıcacık bir dokunuş istiyordu. Ona dokunmamı, onu hissetmemi ve dikkatimi ona vermemi.

Rüyanın anlamı benim için çok açıktı. Uyandığım gibi yatakta doğruldum ve gün için niyetimi kendime net bir şekilde söyledim: Bugün içimdeki çocuk için heyecan verici olacak, onu neşelendirecek şeyler yapmaya, bu şeyleri fark etmeye niyet ediyorum. Niyet etmek benim için zihnime ve bilinçaltıma gitmek istediğim yönü göstermek ve bu yönde bana yardım etmelerini istemek demek. Niyetim ne kadar net olursa hayalimde beliren şeyler de o kadar açık ve net oluyor!

Niyetimi duyduktan sonra kafamı çevirdiğimde ilk gördüğüm şey anneannemden aldığım vintage, tuvalet gibi upuzun, siyah üzerine rengarenk çiçekli bir sabahlıktı. Kendime “Ne gerek var şimdi uğraşacağım” cümlesini kurmaya izin vermeden yataktan fırladım. Sabahlığı üzerime geçirmemle birlikte yüzüme bir gülümseme yerleşmişti bile! 

Sabahlıkla oynarken aynada kendime baktım. O da ne! Saçlarım inanılmaz kötü bir haldeydi. Bir gün önce olsaydı muhtemelen onları beğendiğim bir şekle getirene kadar uğraşırdım; ama bugün içimdeki çocuk ile farklı bir şey yaptım. Saçlarıma bakıp kıkır kıkır gülmeye başladım. Güldükçe gülesim geldi; çünkü gerçekten de biraz komik gözüküyorlardı. Güldükçe gözlerimin için parladı ve gülmem biraz durulduğunda saçlarım gözüme sevimli gözükmeye başlamıştı.

Aklımda “You Make My Dreams Come True” şarkısı çalmaya başlarken bir gün önce ölüm yıldönümü olan dedemi hatırladım. Dedem sabahları kalktığında evin içinde dolaşarak sabah sporu yapardı ve biz de kuzenimle peşine takılarak saçma, komik hareketler yapıp gülerdik. Sanırım ne yapacağımı biliyordum. Şarkıyı Spotify’da açtım ve saçma komik hareketler yaparak sabah sporu yapmaya başladım. Aynı şarkı birkaç kez üst üste çalmıştı artık. Ben de bu şarkının radyo istasyonunu açtım. Komik hareketlerden esneme hareketlerine ve oradan da o an içimden nasıl geliyorsa öyle dans etmeye geçtim.

“Send Me On My Way” çalmaya başladığında aynanın karşısına oturup hafif bir makyaj yapmaya başlamıştım ve saçlarım artık hiç de kötü gözükmüyordu! Onları bir iki kere sağa sola yatırdıktan sonra o şekilde bıraktım. 

Acaba içimdeki çocuk ile bugün ne giymek isteyeceğim diye merak duymaya başladığım an hayalimde bir kıyafet canlanmıştı bile: Grease’in son sahnesinde Sandy’nin giydiğine çok benzeyen omuzları açık siyah, kısa bir üst ve baştan ayağa küçük çiçeklerle bezeli açık mavi yazlık bir kot pantolon.

İlk tepkim “Ay öyle üşürüm!”oldu. Aslında bu benim korkum değildi. “Ay, öyle üşürsün!” küçükken çevremdeki yetişkinlerden sıkça duyduğum bir cümleydi. Ne zamandır benimleydi kim bilir! Üşümeyeceğimi biliyordum, en azından bugün. Hemen üzerimi değiştirdim. “Jessie’s Girl” çalmaya başladığında bir hayli neşeliydim. Artık tamamen güneşe bulanmış balkona çıkıp dans etmek istiyordum. Telefonu odamın açık olan camının teline dayadım ve balkona çıktım. Ancak o an kendimde balkonda tek başıma dans edecek cesareti bulamadım. Ağaçlar henüz yeterince yapraklanmamıştı, etrafım çok açıktı ve hemen çaprazımda üzerinde çalışılan bir inşaat vardı. İçeri girdim, telefonumu da yanıma alıp kahvaltı hazırlamak üzere mutfağın yolunu tuttum.

İçimden yulaf, avokado ve çırpılmış yumurtadan oluşan eğlenceli bir kahvaltı hazırlamak geldi. Yemesi de hazırlaması kadar eğlenceli gelmişti ki normalde yavaş yavaş yiyen ben bir anda tabağımda ne varsa bitirivermiştim. Madem güneşin altında dans etmemiştim o zaman çayımı orada içerim dedim ve kendime şeftalili yeşil çay hazırlayıp balkondaki yeşil kamp sandalyeme yerleştim. Çayımı içerken rüyama çok benzeyen bir görüntü canlandı gözümde. Küçük kız çocuğu kucağımdaydı ve bana sarılmıştı. Ona “Şimdi ne yapmak istersin?” diye sorduğumda bana daha da sıkı sarılıp “Seni seviyorum.” dedi. Anladım ki şimdi yetişkin hayatıma dönüp günümü yaşamaya hazırdım. 

Bu yazının şarkıları:

You Make My Dreams Come True – Daryl Hall & John Oates

Send Me On My Way – Rusted Root

Jessie’s Girl – Rick Springfield

Sevgiler,

Cansu

 

Yaşamsuyu Bülten’e katılmak için tıkla!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir