Cennet dediğimiz şey aslında bir oluş hali, bir zihin yapısı. Buna ulaşmak için inzivaya çekilmene, eğitimden eğitime koşmana, zihnini uyuşturacak şeyler tüketmene, bir sürü şey başarmana ya da başka birinin gelip bunu sana vermesini beklemene gerek yok. Öz sevgini varlığının her bir köşesine yaymaya başladığında sen cennete dönüşmeye başlarsın: Bilincimizin içinde ulaşılamayana ulaşmak, kabul edilmeyeni kabul etmek, dışlanmışı sahiplenmek, ne kadar yanlış gelse de o yanlış olana, çirkin olana, değersiz olana bakabilmek, onu görebilmek ve varlığını tanımak. İşte karşınızda Gölge!
Gölge nedir?
Gölge bizim kabul edilemez olduğuna karar verip bilinçaltımızın derinliklerine ittiğimiz orada unutulup gideceğini ve böylelikle rahat bir yaşam süreceğimizi düşündüğümüz parçalarımızdır. Bir parçamızın gölge kabul edilip hapsedilmesi büyük bir travmayla, sürekli tekrar eden olaylarla ya da bazen küçük bir şeyden bile tetiklenebilir.
Genelde çocukluk yıllarındaki onay ihtiyacı ile onaylanmadığını hissettiğimiz özelliklerimizden vazgeçmeye başlarız.
Çok konuştuğu için sürekli uyarılan bir çocuk konuşkan olmanın kabul edilemez bir şey olduğuna karar verebilir. Başkalarının onayını almak için sessiz ve sakin bir maske takıp yaşamını bununla sürdürmeye başlayabilir. Konuşkanlık onun gölgesi, sessizlik ise gölgesini saklamak için kullandığı maskesi olur. Artık içinden geldiği gibi yaşayamayan bir yetişkine dönüştüğünde ise sürdürdüğü yaşamdan tatmin duymamaya başlar. Çünkü içsel bütünlüğü bozulmuştur. Mağaranın derinliklerine inmeli ve konuşkanlığını oradan geri çıkarmalıdır.
Kişi kendinden bilir
Yaşamımızdaki her bir kişi aslında varlığımızın farklı yanlarına ışık tutar. İçimizde olmayan, kendimizden bilmediğimiz hiçbir şeyi bir başkasında göremeyiz. Adeta bir ayna gibi karşılaştığımız her kişide gördüğümüz aslında bizim bir yansımamızdır.
Hayran olduğumuz kişide de sinir olduğumuz kişide de gördüğümüz aynı şeydir: Varlığımızın ulaşamadığımız, bilincimizin karanlık bölgelerine hapsettiğimiz parçalarımız.
Konuşkanlığından vazgeçip sessizlik maskesi takan çocuğa geri dönelim. Bu çocuk bir yetişkin olduğunda gölgesini başkalarına yansıtmaya başlar.
Birinci ihtimalde konuşkan insanlar gördüğünde onlara hayran olabilir, onlardan çokça ilham alabilir ve hatta onları idol olarak bile benimseyebilir. Konuşkanlıklarına imrenir, bunun şahane bir şey olduğunu düşünür, ancak bunun aslında onun bir özelliği olduğunu ve çevresi tarafından onaylanmak için bundan vazgeçtiğini hatırlamaz.
İkinci ihtimalde konuşkan insanlar gördüğünde onlardan rahatsızlık duyar. Hatta sinir olabilir ve eğer gölgesini çok derinlere itmişse onlara karşı nefrete ulaşan duygular bile hissedebilir. Bir zamanlar bir parçası olan ve severek deneyimlediği konuşkanlık artık onun için kabul edilemez bir şeydir.
İçten içe her zaman yeniden bir bütün olarak kendimiz olmayı ararız. Karşımıza çıkan insanlar da çoğu zaman aslında bize bu fırsatı sunarlar: Gölgelerimizi fark etme ve onlarla yeniden bütünleşme. Öz sevgi, içsel bütünlük ve cennet hali işte bu parçalarımızın varlığını tanımak ve onları yeniden bir araya getirmekle mümkün.
ve tabi ki Uygulama Zamanı
Gölgelerinin hemen farkına varabilir ve onlarla yeniden bütünleşmek için harekete geçebilirsin. Yapman gereken tek şey bir kağıt ve kalem almak.
Şimdi kağıdın ortasından aşağı doğru bir çizgi çek. Çizginin bir tarafına hayranlık duyduğun, beğendiğin insanların hayranlık duyduğun özelliklerini yazmaya başla. Bir iki kişi olması yeterli.
Çizginin diğer tarafına sinir olduğun kişilerin sinir olduğun özelliklerini yazmaya başla. Yine aklına gelen ilk bir iki kişiyi kullanabilirsin.
Yazmayı bitirdiğinde listene şöyle bir bak. İşte gölgelerin karşında duruyor!
Tam da kendin olarak var olmanın keyfini çıkarman dileğiyle,
Sevgiler,
Cansu
Yaşamsuyu Bülten’e katılmak için tıkla!